Uzun bir süredir hevesle beklediğim XC40’la sonunda bir buluşmayı başardım. Uzun bir Avrupa tatili sonrası İstanbul’a döndüğümde bloğum için hevesimi tekrar yerine getirecek birkaç otomobilden birisi olduğu kesin olan XC40 fotojenikliği ile benim kadar fotoğrafçı arkadaşımı da heyecanlandırdı. Volvo’nun “Yılın Otomobili” ödüllü XC40 sonunda ellerimize geçince biz de hiç vakit kaybetmeden hem aracı keşfetmeye hem de güzel fotoğraflar çekmeye koyulduk. Pazarın SUV segmentine olan ilgisini artık belirtmesek de bu satırları okuyan herkesin farkında olduğunu biliyoruz. Markanın diğer iki SUV modeline ek olarak küçük kardeş XC40’ın gelmesi de müşterinin farklı arayışlarını ve beklentilerini karşılayan bir model olarak önümüze çıkıyor.
XC40, Volvo Cars’ın yepyeni modüler kompakt otomobil platformu (CMA) üzerinde üretilen ilk model olma özelliğini taşıyor. Öyle ki şasinin rijitliği XC40’ın içine oturduğunuz an anlaşılıyor. Kokpit ve sürücü koltuğu elleriniz direksiyonla birleştiği an sürücüsüyle iletişim kurmaya başlıyor. Evet Volvo deyince aklınıza bolca güvenlik önlemi, elektronik sistem geliyor olabilir. Nitekim öyle de. Yine de bu elektronik sistemlere rağmen sürücüsüyle bağ kuran küçük bir SUV olduğunu belirtmekte fayda var. Kabin içerisindeki malzeme kalitesi bu segment için tartışmaya kapalı derecede iyi.
Test otomobilimizde bulunan kırmızıya çalan rengi ile taban halıları, kapı içi döşemeleri aracın içine daha farklı bir hava katıyor. Eski kafa insanlar bunu birazcık abartı bulsa da, benim gibi genç zihinler bu tarz farklılıkları kucaklıyor. Kabinde yer alan çoğu özelliğin ve tasarım dilinin sadeliği kaliteli bir atmosfer algısını hemen yaratıyor.
Aracın çoğu kısmı altın oranlara sahip dersem yeridir, çünkü fotoğraflarda gördüğünüz araç çok derli toplu ve küçük görünüyor. Gerçekte ise XC40 fotoğraflarda göründüğü kadar ufak bir otomobil değil. Şehir içi kullanımlar için pratik, hızlı ve yeterli boyutlara sahip evet ama fotoğraflarda çok daha küçük görünüyor. İç bükey tasarım dili, yanına gittiğinizde oldukça heybetli görünen motor kaputu, Thor’un çekici ön farları ve karakteristik C sütunu ile geçtiğiniz her sokakta insanlar bir kez bile olsa dönüp size bakıyor.
Ben ise oturduğum kafenin önüne aracımı çektiğimde sokakta yürüyen insanların mutlaka kafasını çevirip bir kere otomobile bakmasını bir petrolhead’ın ruhunu besleyen detaylardan birisi olarak görüyorum. Test otomobilimizde bulunan R-Design paketi ile farklı tavan rengi de tasarımın tam tuzu biberi oluyor.
SUV olmanın getirileri olarak XC40 pratikliğe çok önem veriyor. Kabin içerisinde olabildiğince pratik detaylar mevcut. Basit ama düşünülmüş özellikler söz konusu. Mesela torpido gözünde istediğiniz zaman açabileceğiniz bir kanca bulunuyor. Bu kancaya torbanızı asabiliyorsunuz. Kapı içleri oldukça geniş bir alan sunuyor. Küçük vites topuzu ile vites çevresinde de eşya alanı sunulmuş. Yine bir diğer pratik detay olarak bagaj havuzunu katlayarak dik bir konuma getirdiğinizde 3 ayrı torbayı assıp sabitleyebileceğiniz ufak kancalar ortaya çıkıyor. Bu ve bunun gibi birçok detay gündelik aile kullanımlarına fazlasıyla hizmet ediyor.
Diğer Volvo modellerinden fazlasıyla tanıdığınız tablet görünümlü multimedya ekranının kullanımına çok çabuk alışıyorsunuz. Çok basit ama örneğin bu ekrandan arka koltukların baş dayama kısımlarını tek tuşla yatırabiliyorsunuz. Yine ilk kez XC90’da görmüş olduğum 360 derece kuş bakışı görüntü sistemi XC40’da da yer alıyor. Dar sokaklarda zor manevralarda tamamen bu ekrana bakarak ilerleyebiliyorsunuz. Otomatik park sistemi tam olarak giremez dediğiniz her yere aracı rahatlıkla sokup çıkarabiliyor.
Bu kadar elektronik özellikten bahsetmişken tabii ki yarı otonom sürüşten bahsetmezsek olmaz. Abisi XC90’da olduğu kadar etkileyici olmasa da şerit takip sisteminin ve Adaptif hız sabitleyicisinin ortak çalışması ile XC40’ı uzunca bir süre otonom sürüşte kullanabiliyorsunuz. Önünüzde trafiğin sıkıştığını gördüğünüz an bu özelliği devreye sokuyorsunuz ve sonrasında her şeyi Volvo’ya emanet ediyorsunuz. Tabii yine de direksiyonu tutmanızı istiyor sizden, bu asla her şeyi bırakmak olarak algılanmasın ama yine de dur kalk yükünü ve şeritte kalma yükünü sizden alıyor. Bir süre sonra ise bu rahatlığa ve konfora fazlasıyla alışıyorsunuz.
Elektronik detayların yanında Volvo XC40’ın sürüş karakterine gelecek olursak; bu kadar elektronik yardımcıya rağmen şasinin sürücüyle iletişim kurduğu dakikalar sportif kullanım anları oluyor. Sportif kullanım tarzına geçtiğinizde XC40 birazcık şaşırtıcı gelebilir. 1600 kg’ı aşkın ağırlığı ile çok sportif beklentiler içine girmeyeceğiniz XC40, yol tutuşu konusunda beni şaşırtmayı başarıyor. Şöyle ki gövde itibariye virajlarda yatmaya meyilli olan araç, alt takımda 4 tekerin de yeri tırmalarcasına tutmaya çalıştığını hissettiriyor. Yani sanki siz aracın kabini ve cup’ı olarak birazcık body roll’e kalırken, aracın 4 tekeri ile birlikte alt takımı yerle bağlantısını kesmemek için çabalıyor.
Yüksek hızlarda sert eğim değişimlerinde bunu fazlasıyla hissedebiliyorsunuz. Araç kendi ağırlığını kendisi sönümlüyor. Sanki kendi dezavantajını avantaja çevirir gibi bir sönümleme karakteri sergiliyor. Test otomobilimizde bulunan 2 litrelik benzinli motor 190 beygir güç üretiyor. 8 ileri Geartronic şanzımanla kombine edilen XC40’ın motor yelpazesinde dizel seçeneği de bulunuyor. 2 litrelik benzinli motor XC40’a performans bakımından hiçbir eksiklik hissettirmezken, yakıt konusunda ise birazcık hoyrat davranabiliyor. Yani şehir içi ve şehir dışı karma test tüketimine 9 litre civarları diyebilirim. Sakin uzun yol kullanımlarında bu değer ortalamalara düşüyor tabii ki ama sıkışık şehir içi trafiğinde XC40 pek tutumlu davranamıyor.
Gelecekte hibrit ve tamamen elektrikli versiyonlarının satışa sunulacağı açıklanan XC40 segmentinde rakiplerinden ayrıştığı noktaları ile dikkat çekiyor. Güvenlik donanımları ve sürüş destek sistemleri otomobilin kataloğunu kabartmak için konulmuş şeyler değil. Çoğu zaman işinize yarayan, ufak tatsızlıkların önüne geçen detaylar olarak önemini kullandıkça anlıyorsunuz. Segmentinde diğerlerine göre farklı ve güçlü görünen tasarım dili benim tercihlerim sırasında XC40’ı ön sıralara çıkarmayı başarıyor. Fiyat konusunda ise artık can yakmayan otomobil ne yazık ki bulunmuyor.
Fotoğraflar: Erdil ARAS