şeytana pabucunu TƎЯƧ giydirenler!
İnsan bazen şeytana uyar. Bazen de geçtiği çizgiyi iyi bilir ve bu çizginin gerisinde durur. Böyle geceler yaşıyorum. Yaşadık, yaşıyoruz, yaşayacağız. Şeytanla işbirliği yapmak ve onun istediği çizgiyi geçmemek. Gecenin sessizliği İstanbul’un her köşesine süzülmüşken, turuncu sokak lambaları etrafta Initial D havası oluşturmak için gerekli atmosferi sunuyor.
1.86’lık benim koca el parmaklarım arasında duran konsol boyutlarındaki direksiyon simidi ve blogumun tam da adını yansıtan üç adet pedal altında 208 beygir güç dururken, eve geçip uyumam imkansız. Şeytan ise burada devreye giriyor. Küçük Şeytan bir GTi ise, büyük şeytan kesinlikle o ufacık tuş. Sürüşle aranıza giren elektronik sistemi devre dışı bırakan o tuş. Ağzınızın ne kadar açılacağıyla ve kıçınızın neler hissedeceğiyle doğrudan alakalı olan o tuş. Hiç olmadığı kadar keyifli görünen bir kokpit. Soğuk motordan gelen ufak tınılar. Özel bir otomobilin içinde bulunduğunu bilmenin kontrolü, özel ve tezcanlı otomobili tüm dinamikleriyle virajlarda kullanmanın hevesi ve bu esnada ultra dikkatli olarak başına hiçbir şey getirmemeye uğraşmanın çabası. Hepsi birleştiğinde birazcık oturma organı korkusu, birazcık kendine güven ve birazcık da bileklerin gücü devreye giriyor. Şeytan ile çıktığımız yolda şeytana karşı galip gelmek oldukça zor. Zaten güzel olan her şey zararlı. Peki ya bu hayatta “şeytana pabucunu ters giydirenler” yok mu? Ya onlardan olabilirsek? Bir yolu var. Limitini keşfet ve bahsi geçen oturma organı korkusu ile bunu yönet. Mevki vermeksizin anlatacağım rota, damarlarında GTi kanı dolaşan 3-4 genç ile gece 03.45 sularında yankılanır. Bol virajlı, inişli çıkışlı, tünelli, bomboş olduğundan adım kadar emin olduğum bir rota desem yeridir. Inıtial D tekrar gözünüzde canlanabilir. Yaklaşık 3-4 km’lik bu parkuru şeytanın dürtmesi ile tezcanlı lastiklerin çığlıkları arasında 6-7 tur dönüyorum. Virajlar o kadar keyif verici, torsen kilitli diferansiyel o kadar şaşırtıcı bir şey ki doyamıyorum. Şeytandan kurtulmanız gereken o ince çizgiye daha var. Ufak uyarılar size gönderilir, merak etmeyin. Henüz bir uyarı hissetmiyorum.
Şehrin sessizliğini turbo ıslıkları, lastik sesleri ve keyif çığlıkları kaplarken dünyanın en güzel terapisi bu diyorsun. Sıkıldığında viraj içinde sağ ayağını tabana doğru birazcık ittir, yaşadığın korkuya yenilme, bekle, bekle, bekle ve bekle, diferansiyelin seni içeri çekmesini bekle. Merak etme, çarptığın esnada devletin sana ödeteceği bu bariyerlere gelmeden arabanın kafası direksiyonu çevirdiğin yöne gidiyor olacak, merak etme. Bekle. Tam sırası. Tutunma başladı. Vücudun bu küçücük oyuncaktan G kuvveti yemeye başladı. Sağ ayağın tabanı yoklarken aniden ayağını çek ve kısa aks mesafesinin arkadan öne aktardığı eğlence faktörünü yaşa. Roller Coaster’da bu zevki alamayacaksın. Seni tutan özel yapım koltuklara teşekkür edeceksin. Adeta yan camdan seyir yönüne baktığın esnada gereken 2 turluk kontrayı bu kadar rahat verebildiğin için küçücük direksiyon simidine teşekkür edeceksin. Bariyerlerle arana düzeyli bir ilişki koyan torsen diferansiyel için ön aksın tüm asfaltı tırmalayışlarına teşekkür edeceksin. Gün ağarmaya başlarken kahveni yudumlayarak soğuyan fren seslerini sabahın ışıltısı ile birlikte dinleyebildiğin için Brembo frenlere teşekkür edeceksin. Lastiklerin olası bir protestosuna karşı eve gidip yastığına başını koyduğunda ise Hot Hatch’ler işte bu yüzden varlar diyeceksin. Nabzın normal seviyelere inerken uykuya dalacaksın. Fakat uyandığında kafanı sürekli koltuk başlığına yapıştıran hızı beyninin her lobunda hissedeceksin. Aşağı indiğinde okula gitmek için seni bekleyen, uzayda füzyona uğramışçasına ortasından ayrılan çift renkli oyuncağına binip sakin sakin yola çıkacaksın. Bu tiple göze batıyorsun inan bana, ama aynı zamanda çok da güzel görünüyorsun. Günün sonunda, haftanın sonunda, ayın sonunda, belki de yılların sonunda Peugeot’ya teşekkür edeceksin. Hızlı, tezcanlı ve küçük şeytanları iyi ki ürettiniz! Teşekkür ederiz.