Yazı: Mert Kaya
Fotoğraflar: Emrecan Yıldırım
eugeot’nun iyi olduğu bir konu varsa o da hatchback otomobilleridir. Geçmişine göz atarsak 205, 106 ve 206 gibi sıradan super-minilerin bile otomobil tutkunları için yeri ayrıdır. Aslında 206 biraz tasarım ve pazarlama sayesinde şuanki ününü kazanmış olsa da -filli reklam muhakkak gözünüzün önüne gelir-, diğer iki kedicik hem annelerimizin kolayca alışverişe çıkabildiği hemde arabalara farklı gözle bakan bizlerin deliler gibi eğlenebildiği otomobillerdi. Benim merak ettiğimse Peugeot, yeni 208 ile bu geleneğini sürdürüyor mu?
Açıkçası hatchback otomobillere karşı genellikle bir ön yargım olsa da 208’in mütevazı tasarımını beğendiğimi belirtmem gerek. Evet maskülen bir tasarım değil hatta biraz minnoş bile diyebiliriz. Fakat GTi genleri ile donatılmış GT-Line ufak tefek detaylar ile markanın sportif geçmişine göndermelerinden geri kalmıyor.
İç mekanda ise ilk göze çarpan ufak çaplı direksiyon oluyor. Peugeot’nun 208 ile tanıttığı ve şuan ürün gamındaki hemen her otomobile eşlik eden bu direksiyon kullanım kolaylığı açısından oldukça başarılı olduğunu söylemeliyim. Alışılmışın dışında olduğundan ilk birkaç dakika garip gelse de biraz alıştıktan sonra yumuşaklığı ve yön değiştirme hevesi sayesinde çevirmekten zevk aldığınız bir oyuncak haline geliyor.
Direksiyon ile ilgimi çeken bir diğer unsur da 9 çeyrek pozisyonunda kullanmanın çok daha rahat ettirmesi. Sürüş pozisyonunuzu doğru bir şekilde ayarladığınızda kadranlar direksiyon simidinin üst kısmının hemen bitiminde görülecek sanıyorsunuz, maalesef görünmüyor. Kadranları görebilmek için epey yüksekte kullanmanız gerekiyor, hal böyle olunca zaten uygun ayarda bile yüksek kalan sürüş pozisyonu iyice bozulup sürüşü baltalayabiliyor.
Konsolun orta kısmında ise çözünürlüğü iyi olan 7.0 inç büyüklüğünde SMEG ekran bulunuyor. Menüler arası geçişlerde bekleme neredeyse yok ve dokunmatiği gayet başarılı.
Yine GTi’da alışkın olduğumuz şekilde kapı kollarındaki, direksiyondaki, kemerdeki kırmızı detaylar sadece GTi logosunun eksikliğini hissettiriyor. Koltuklar dahi standart bir 208 GTi ile tıpa tıp aynı. Yanal destekleri fazlasıyla işlevsel.
İç mekandaki malzeme kalitesi alman rakiplerinin bir tık gerisinde kalsa da bunun eksikliğini yaşatmıyor. Soğutmalı torpido gözü sıcak yaz günlerinde bulunmaz bir nimet. Yolcular içinse 208’in iç mekanının hem önde hem de arkada ferah olduğunu söyleyebilirim. Tabii ki arkada oturanlar için cam tavanın ferahlık konusundaki etkisi büyük. Arka diz ve baş mesafesi bu sınıf için yeterli. Arka koltukta 1.83 boyundaki arkadaşım durumundan hiç şikayetçi olmadan rahatlıkla seyahat edebildi. Özetle Peugeot 208 iç mekanda bu sınıf standartlarında bekleneni veriyor.
Bu kadar ateşli detaylarla dolu olan GT-Line 208’in birazcık da sürüş ve motor özelliklerinden bahsedelim. 1.2 litrelik daha önceden de 2008 modelinden tanıdığımız 3 silindirli 110 beygirlik motor yatıyor 208’in kalbinde. Bu kadar küçük hacimli göründüğüne aldanmamanız gerektiğini daha önce 2008’de de deneyimlemiştim. Özellikle ilk ataletinde fazlasıyla yeterli ve istikrarlı gücü sunabiliyor.
Tabii ki bu kadar küçük motordan bu gücü elde etmek için kullanılan turbo birazcık büyük kalıyor, dolayısıyla dolma süreci de orta ve üst devirlerde rahat gerçekleşiyor. 0-60 km hızlanması çok kısa bir sürede gerçekleşiyor, hatta bazen gücün fazla geldiği ve torque steeringe kaldığı dahi oluyor.
Peugeot’nun artık çoğu otomobilinde yer verdiği tork konvertörlü EAT6 şanzıman ise fazlasıyla istikrarlı davranıyor. Sportif sürüş stilinize de sakin sürüş stilinize de gerekli cevapları vermekten asla geri kalmıyor.
İçerisi ve dışarısı bu kadar ateşli detaylarla doluyken, küçük bir Peugeot modelinden birazcık da sportif hisler istiyorsunuz doğal olarak. Bunun için viraj içlerinde 208’in dilini iyi anlamanız gerekiyor. Zira arkası birazcık hafif kalıyor ve oynamanıza açık bir yapıya bürünüyor. GT-Line ile gelen 17 inçlik jant ve Michelin Pilot Sport 3 lastiklerin yol tutuşuna katkısı ise yadsınamaz seviyede. Viraj içlerinde 208 kendini kolay kolay dışarıya bırakmıyor fakat bozuk yolların her zaman bu konunun düşmanı olduğunu bilmenizde fayda var. Orta ve yüksek hızlarda kendiliğinden sertleşen direksiyon birazcık daha hisli yönlenmeler yapmanıza olanak tanıyor.
Güzel asfaltta 140-150 km hıza kadar yol sesini almamayı başarabilen 208, kötü asfaltta ise bu tutumunu tamamen ters yöne çevirebiliyor. 170-180 km hıza kadar ise küçük oyuncak stabilizesini korumayı başarabiliyor. Bu motor seviyesinde de zaten bundan fazlasını beklemek çok doğru bir tutum olmasa gerek.
GT-Line ile tabii ki bir tık daha sert ayarlanan süspansiyonlar bozuk yollarda çalışma aralığını kısıyor. Fakat virajdaki hünerleri bu ufak çaplı konfor açığını kapatabiliyor.
Şehirde ara sokaklara, trafiğe girdiğiniz zaman 208’in doğal yaşam alanına giriyorsunuz. Direksiyonun yaşattığı çeviklik hissi görüş açılarının iyiliği ile bir araya gelince otomobil adeta avuç içine oturuyor. Geri görüş kamerasının çözünürlüğü oldukça başarılı, gece gündüz farketmeden cam gibi gösteriyor, park manevraları yine oldukça kolay.
Peki 1.2 turbo motoru ve EAT6 otomatik şanzımanıyla 208’in yakıt tüketimi ne durumda? Şehir içi ortalaması yoğun trafikte klima açık halde 7.8l/100km iken, uzun yolda ise yine klima açık şekilde 6.8l/100km oluyor.
Peugeot 208 super mini sınıfında başarılı otomobillerden birisi, hatta benim favorim diyebilirim. Alternatiflerde daha pahalısı, ikinci elde daha çok tutulanı elbet var ama 208 kullanıcının istediği her şeyi güzel bir paket halinde sunuyor; konforlu bir şekilde seyahat de ediliyor, istendiği zaman bir oyuncak da olabiliyor. Eğer tüketimi çok bulduysanız 1.6 dizel motor tüketim konusunda istediğinizi verecektir. Ayrıca Peugeot’nun donanımlarından birisi olan otomatik park asistanı ise yine her Peugeot modelinde tanık olduğum gibi süper derecede başarılı çalışıyor. Öyle ki algılaması için sadece araba değil, çalılık dahi park etmesine engel olmuyor.
Peugeot 208’in tüm fiyat listesine ulaşmak için bu linki ziyaret edebilirsiniz.
