Japon otomobilleri gözümde hep ikiye ayrılır. Mazda ve diğerleri. Gerek özgünlüğü olsun gerek malzeme kalitesi olsun gerek sürüş karakterleri olsun Mazda Japon otomobilleri içerisinde hep ayrılır. Peki Mazda’nın bu denli özgün hissettiren sürüş karakteri, orta segment otomobillerinde devam ediyor mu?
Yaşlı ve bilge bir dövüş ustası gibi görünen ön yüzü, farların içinden uzanan krom çıtaları, kare plakanın dahi oldukça yakıştığı panjuru ile Mazda 3 tasarımı konusunda beğenimi alıyor. Omuz çizgisi doğrultusunda alçalan tavanı, aynı zamanda C sütununa doğru kısılan arka cam sportif bir görünüm kazandırıyor.
Blogumu takip edenler Mazda Mx-5 ile olan ilişkimi bilirler. Kabininde Mx-5’den izlere rastladığım Mazda 3 ilk etapta gözüme fazlasıyla ılımlı geliyor. Km göstergesinin tam ortasında yer alan koca devir saati, multimedya ekranı, klima kumandaları gibi detaylara Mx-5’den gözüm alışkın zaten. 3 kollu sportif direksiyon, deri ve elektrikli koltuklar ile alçak sürüş pozisyonumu bulmakta zorlanmıyorum. Fakat bu sürüş pozisyonunda A ve B sütunlarının birazcık görüş açısını daralttığını söylemem gerekiyor. Yine de bu kokpit bana huzur veriyor. Nedendir bilmiyorum ama bazı otomobillerin içinde kendimi çok huzurlu hissediyorum. Garajdan alıp bindiğim ilk andan itibaren Mazda 3’te de bunu hissettim. Konsolda eşyalarınız için oldukça göz mevcut. Vitesin arkasında önünde boş alanlar mevcut. Telefonunuzu, cüzdanınızı, anahtarlarınızı ve içeceklerinizi koyma konusunda bir sıkıntı yaşatmayacaktır.
Multimedya kumandalarının da yine diğer Mazda modellerinde olduğu gibi vitesin arkasında yer alıyor olması premium ve kullanışlı bir hava katmış. Bardaklıkların arkasında yer alan kol dayamanın saklama alanı kullanışlı, fakat bu kol dayamayı kaydıramadığımızı belirteyim. Buna karşılık kabin gerçekten geniş. Mazda 3 dışarıdan da baktığınızda kullanırken de hissedeceğiniz şekilde kalıplı bir otomobil. Arka kısımda da diz ve baş mesafesi konusunda çok sıkıntı çekileceğini düşünmüyorum. Arka tarafta mecbur kalındığı sürece 3 kişi bile yolculuk edebiliyor.
Kabindeki malzeme kalitesi ise hiçbir rakibinin gerisinde değil. Özellikle test otomobilimizde bulunan power donanım seviyesinden itibaren alınabilen, soğutuculu ve ısıtıcılı beyaz deri koltuklar oldukça konforlu hissettiriyor. Yani Mazda “insan merkezli iç tasarım ve donanım” derken pek de haksız sayılmaz. Power donanım seviyesi ise oldukça dolu hissettiriyor. Anahtarsız giriş ve çalıştırma, 18 inç jantlar, çift bölgeli dijital klima, led farlar, Adaptif hız sabitleyici, BOSE ses sistemi gibi önemli ve can alıcı donanımlar bu donanım paketinde standart olarak geliyor. BOSE ses sisteminin araç içerisindeki huzura kattığı değer ise paha biçilemez.
Mazda 3 genel hatları ile hoşuma giden bir otomobil oldu bunu yeterince dile getirdik zaten. Peki yoldaki fiziksel varlığı neler gösteriyor onlardan bahsedelim. Mazda 3 virajlarda yolu fazlasıyla iyi tutan bir otomobil. Bu durum günlük şehir içi kullanımlardaki konfordan birazcık götürmüş olsa da, eğlenceli sürüşlerde yüzünüzü güldürecektir. Süspansiyonları için tatlı sert diyebileceğim Mazda 3, tutunma kabiliyetleri olarak bana hayli başarılı bulduğum Focus’u anımsatıyor. Kafanın tutunma dirayeti oldukça fazla. En baba ateşli hatchback kadar rijit olan şasi ise deneyimlemeniz gereken türden. Motorun mütevazı güç değerleri ile ulaşabileceğiniz hızlarda çoğu virajı rahatlıkla alabilirsiniz. ESP’yi kızdırana kadar birazcık eğlenebilirsiniz veya ESP’yi kapatabilirsiniz. Ortada güvensiz hiçbir durum yok. Siz ne yaparsanız yapın sanki gövde ve Mazda 3 “her şey kontrolüm altında sen eğlenmene devam et” diyor. Ayrıca Mazda 3 boyut olarak gerçekten büyük hissettiriyor. Kağıt üzerinde ise bu boyutların ideal olduğunu söyleyebilirim.
Keyifli ve alçak bir sürüş pozisyonu, sportif direksiyon, Mazda’nın iyi hissettiren kokpiti ve bu tutunma kabiliyeti bir araya gelince aklımda yeller uçuşuyor. Ben otomobilin tamamen sürüşüyle ve içiyle ilgilenirken, kız arkadaşım dışında gördüğü kırmızı renge hayran kalıyor. İşte kadınlarla olan bir farkımız daha. Elektronikleşme furyasından nasibini alan direksiyon hissiyatı bu kadar kuvvetli değil. Olmasını da beklemiyorduk fakat tepkiler konusunda bir gecikme yaşatmaması güzel. Bunun daha da üstüne çıkacak bir istekte bulunmuyorsunuz zaten 3’den. Rotanızda birazcık viraj olsun yeter. Sürüşte ağzınızda her zamankinden daha farklı bir tat bırakan durum ise alıştığımız turbonun olmayışı. 3’deki atmosferik motor ise Mx-5 hafifliğinde olmadığı için çok daha farklı bir tat veriyor. Turbo motorlar zeytinli poğaçaysa, atmosferik motorlar çikolatalı açmadır!
Ara hızlanmalarda bir turbonuzun olmadığını göz önünde bulundurmanız gerek fakat 1.5 litrelik ve 120 beygirlik bir motordan bile aldığınız cold start sesi, taze açmanın içinden akan çikolata değildir de nedir sorarım sayın okur? Mx-5’de verdiği lezzeti anlatmak için dünyanın en iyi gurmelerine başvurmamız gerekir ki o konuya hiç girmiyorum. Tabi bu çikolataların bir de ekşi tarafı var ki onlar da kalori. Atmosferik motoru ne kadar çok yürütmek isterseniz, sağ ayağınızın altındaki yumurta daha da kırılıyor ve tüketim bu tarz kullanımlarda direkt olarak artıyor. İstanbul içi trafikte ise normal kullanımlarda 7-8 litre arasında gezmek mümkün. Uzun yolda ise bu değer 5.8 litrelere düşebiliyor.
Power donanım seviyesinde, dizel ve benzinli motor olmak üzere iki seçenekte de Manuel vites seçeneği bulunmuyor. Araçta bulunan otomatik vites ise konforu en üst seviyeye taşıyan etken. Çünkü geçişleri lazerle ölçülmüş gibi pürüzsüz. Bu şanzımanın CVT olduğu gerçeğiyle birlikte adeta tork konvertörlü gibi çalıştığını da söyleyebilirim. Ayrıca paddle shift sayesinde hızlı yanıtlar almak mümkün.
Alman rakipler karşısında alnı açık, boynu dik bir Japon görmek beni memnun ediyor açıkçası. Teşekkür ediyorum Mazda, her seferinde bir noktadan mutlaka ruhuma hitap etmeyi başarabildiğin için. Sanırım siz bisiklet bile yapsanız benim ruhuma bir şekilde hitap edecekseniz. Japon sürüş hissini, estetiğini alıp, hiç de “Japon abi kalitesiz olur” dedirtmeyecek kadar sağlam ve güzel bir kokpit ile buluşturduğunuz için teşekkür ederiz.
Fotoğraflar için Erdil Aras’a teşekkür ederiz. (@erdilaras)