Bir akşamüstü, huzurlu bir manzara eşliğinde dolaşırken, gözlerimle arkasındaki T8 damgasına bakınıp kaldığım o devasa otomobil; Volvo XC90 Hybrid.
Karşımda gökyüzünün donuk mavi tonları ve yumuşak bir yağmur çiseliyordu. Altımda ise sessizce yol alan, adeta bir dost eşlik ediyordu bana.
Onunla tanışmamız yıllar önce bir rastlantıydı. Ama o andan itibaren bu segmentin en iyileri ne sorusunda gelindiğinde kendini hep var etti. Volvo ürün gamında en çok vakit geçirdiğim model olma özelliğine sahip XC90. Yıllar önce Erciyes’e doğru upuzun bir maceramız olmuştu. Ondan önce de tanışıklığımız eskiye dayanıyor.
Volvo’nun estetik çizgileriyle bezeli zarif ama heybetli tasarımı ilk bakışta kalbimi çalmıştı zaten. Ancak onu daha yakından tanıdıkça güzelliği sadece dışarıdan değil, içerinden de geldiğini fark ettim.
Önceki dizel motora sanki bir doping lazımdı. Bir devrim lazımdı. Gelin görün ki 455 beygir güç üreten bu motor XC90’a o kadar çok yakışmış ki… Anlatılmaz yaşanır kıvamında bir motor uyumu olmuş. Hibrit diyoruz tabi ki ama Plug-in Hybrid bir model olduğunu söyleyelim.
Volvo XC90’ın hibrit, sessiz ama güçlü motoru sadece yolları arşınlamakla değil, aynı zamanda ruhumu beslemekle de görevliydi. Elektrikle desteklenen bu güçlü araç, çevreye duyarlı bir yaklaşımın ve ileri teknolojinin mükemmel bir birleşimiydi. Hem performans hem de düşük yakıt tüketimi verilerini görmek insanın yüzünü güldüren cinsten.
Her yolculuğumuzda, Volvo XC90 Hybrid beni güvenle taşıdı. Güvenlik donanımlarıyla donatılmış olan bu araç, sadece benim için değil, sevdiklerim için de bir kalkan gibiydi. Onunla geçirdiğim her an, ailemi ve çevremi korumak için bir adım daha atmış gibi hissettiriyordu.
Belki de en güzeli, Volvo XC90 Hybrid ile geçirdiğim her anın bir hikayesi vardı. Onunla yol alırken, zamanın durduğunu ve sadece anın tadını çıkardığımı hissediyordum. Belki de bu yüzden, onunla geçirdiğim her an, benim için bir ömür boyu sürecek anılara dönüştü.
Onunla geçirdiğim her an, birbirimizi daha da yakından tanıma fırsatıydı. Ve her yolculuğumuzda, beni evime, sevdiklerime ve en önemlisi kendime bir adım daha yaklaştırdı. O, benim hayatımda anlam ve anılarla dolu bir yol arkadaşıydı. Teşekkürler VOLVO. Bu blogun “lovemark”ı olarak kalmaya devam edeceksin!