İnsan ruhunu neyle besler?
Salt güç ile değil de, tamamen karakteri ile bir otomobil ne kadar farklı olabilir?
Ne kadar iyi, ne kadar saf hissettirebilir?
Teknik detaylar mı?
Hepsini bir köşeye bırakın…
Üç pedalı olan otomobiller bloğumun en ayrı ve özenli konuklarıdır. Üstüne yıllar geçse dahi ikon takısını kaybetmeyecek olan, dünyanın en çok satan Roadster modeli olunca, onu diğer otomobillerden ayırmam çok doğal olacaktır. Daha önce birçok güzel otomobil kullanmış olsam da, Mx-5’in içindeyken gördüğüm ilgiyi hiçbirinde göremiyorum. Evet doğru ilgiyi ben değil, Mx-5 görüyor zaten, onun farkındayım. Ama bu küçük aletin kendini belli etme becerisi ayaklarımın ucunda inanılmaz bir kaşınma meydana getiriyor. Soft top modelini kullanırken ayaklarıma giydiğim ince tabanlı Brian O’conner ayakkabısını dolabımdan tekrar kapının önüne çıkarıyorum. Kırmızı ayakkabılarım, sizinle ve bu adı hard, kendisi tatlı Mx-5 RF ile mükemmel 1 hafta geçireceğiz. Motorun 2.0 litrelik güçlü versiyon olduğunu yazmak isterdim fakat yine 1.5 litrelik atmosferik motor önümdeki kaputta yatıyor. Sokaktaki çoğu otomobil kağıt üzerinde Mx-5’den daha güçlü görünüyor. Peki o zaman bu otomobili bu kadar lezzetli yapan ne? Bu otomobili bu kadar keyifli ve ağız sulandırıcı yapan ne? Cevap vereyim. İşine odaklı olmak. İş ise kesinlikle keyif almak. (Kahkaha)
Yağmur bulutları dağıldıktan ve Mx-5’in çelik grisi metal tentesinde parlayan su damlaları kendini belli ettikten sonra yola çıkıyorum. Aşırı beslemeli, ölü gaz tepkili, turbo gecikmeli her şeyi unutun. Saf bir gaz pedalı ile tanışın. Gerçek bir sürücü otomobili olmanın detayları ise temel kontrollerde gizli. Vites geçişleri, pedallar, direksiyon ve sürüşle ilgili hemen her detay harika bir uyumu yansıtıyor. Kabul ediyorum ilk olarak yabancı bloglarda Mx-5’in hard top’ını gördüğümde gereksiz ve çirkin bulmuştum. Ama bazen bir gerçek sizi içine çeker ya, kendisini canlı olarak gördüğümde tam anlamıyla bunu yaşadım. Gövde ile aynı renk devam eden metal tavan fazlasıyla yakışıyormuş. Üstelik üstü açıkken arka kısmında görünen gururlu çıkıntılar çok daha farklı bir hava katıyormuş. Aynaya baktığınızda arkanızda gördüğünüz bir deve hörgücü petrolhead duygularınızı nasıl beslemesin? O halde sohbeti birazcık daha koyulaştıralım.
Mühendisliğin direkt olarak görünmediği, ince elenip sık dokunduğu içsel noktalar var ki bu kesinlikle 6 ileri aşırı kısa oranlı manuel şanzıman olsa gerek. Pedalların konumu sayesinde heel and toe aksiyonları ile vites düşürmeniz gerekli cevapları almanızı sağlayabiliyor. Hoş bunu yapmazsanız da Mx-5’in şanzımanı bir şikayette bulunmuyor. Mx-5’i tasarlayan insanlar kesinlikle önce istedikleri gibi şekil verilebilen bir hamur parçasının içine oturdular. Sürüş keyfini sonuna kadar anlayan ve yorumlayan bireyler olduklarını düşündüğüm bu mühendisler gözlerini kapadılar ve tamamen içgüdüsel olarak Mx-5’i şekillendirdiler. Bu kadar keyifli sürüşün başka bir açıklaması olabilir mi?
Devir bandının sonlarına doğru sizi etkisi altına alan sürüş, her vites oranında bunu devam ettiriyor. Atmosferik motorun sevdiği yüksek devir hissini her zerrenizde hissediyorsunuz. Km göstergesinin tam ortasında bulunan devir göstergesi ise hoş bir detay. Tamam tüm zamanların gelmiş geçmiş en iyi ve en keskin yön değiştirmesinden bahsetmiyoruz ama buradaki iletişim inanılmaz. Direksiyon ve şasi arasındaki etkileşim kurulduğu anda Mx-5’de her şey berraklaşıyor. Agresif bir biçimde viraj içinde taban halısına doğru sertçe hamle yapan sağ ayağınız, sizi yenmek isteyen kayma hareketlerinden ziyade, çok daha kontrollü ve uzun yan gitme operasyonları meydana getirebiliyor. Gövde bu operasyon başladığı esnada o kadar kontrollü davranıyor ki, kıçınızın dibinde olan bu arka aksı hissetmek, 2 elinizin sıkı sıkı sarıldığı deri çemberin anlık girdilerinize cevap vermesi ödüllendirildiğiniz konu oluyor. Yönlenme konusundaki soğukkanlılığı ve becerisi oldukça etkili. Yönlenmeye başlattığınız esnada bu hızda direksiyonu bu kadar çevirebilmiş olmaktan korkuyorsunuz. Fakat saniyeler içinde aldığınız olumlu cevap her şeyin nasıl da güvenli olduğunu size bildiriyor. Bu esnalarda motoru canlı tutmakta ve sağ ayağınızı iyi kullanmakta fayda var.
Geçen sene kullandığım soft top da 1 yaşındaydı ve aşağı yukarı RF de o yaşlarda ve km’de. Bu durumda hard top şasi anlamında daha sağlam hissettiriyor gibi bilindik bir yalanı buraya yazmayacağım. Zira bunu anlayacak ve fark görecek kadar hassaslıkta kimse ne var, ne de otomobil bu farkı yaşayacak kadar yaşlandı.
Bu otomobilin büyüsü, kendinden çok daha güçlü sporcular karşısında virajlarda çıkıyor. Buna kesinlikle inanabilirsiniz. Geçeceğiniz 2-3 viraj sizi inanamayacağınız kadar ileri taşıyacaktır. Her virajda kendinizi konumlayacağınız yeri noktasal olarak belirleyebilmek, kendisinden kat kat güçlü ve kat kat büyük cüsseli sporculardan daha iyi bir tercih. Mx-5 güncel dönemin, atmosferik duygularını size yansıtıyor. Nasıl desem? Saf kalmış her yanınız Mx-5… Bazı butik otomobil üreticileri ondan çok daha saf otomobiller üretiyor mu? Evet. Bunun cevabını hepimiz biliyoruz. Ama Mx-5 saf sürüş klasmanına kafadan girebilecek ender seri üretim otomobillerden. Saflığa balta vuran tek şey, fazlasıyla karizmatik görünen bu hörgüçlü yapının otomatik mekanizmalı tentesi. 10 km hızın üzerinde devreye girmeyen bu mekanizma sizi işlem esnasında durmaya zorluyor. Soft top’ta olan 3 saniyelik şipşak el hareketi özgürlüğü ise ne yazık ki özleyeceğiniz bir detay oluyor. İkonik olarak Mx-5’i hep o kumaş tente ile anımsıyor olsak da, RF’in sırtında duran hörgüçler önlenemez bir şekilde güzel görünüyor.
7 gün boyunca Mx-5’in içinde kendimi ne kadar mutlu hissettiğimi size anlatmış mıydım? Mx-5’e bir “EN” takısı takacak olsaydık, ona kesinlikle 140.000 TL’lik fiyat etiketi ile; bu fiyata alınabilecek “EN” ideal sürüş makinesi demek doğru olurdu. Mx-5 yakıt tüketimi konusunda beni hiç şaşırtmadı. Sizlere bu yazıyı yazmak için şımardığım günlerde 9.0 litrelik bir tüketim değeri gösteren Mx-5 RF, sakin ve mutlu bir şekilde okuluma giderken 5.2 litrelik bir değere kadar düştü. Hatta sakin uzun yol sürüşlerinde 4.8 litrelik bir değer görmek bile mümkün. Aklımda hep, Mx-5 kadar sevdiğim birisini de yanıma alıp bu küçük oyuncağı uzun yollara sürmek var. Mx-5’in büyüsü hız yapmakta, viraj almakta, sportif hissetmekte bile değil belki de, sadece sürmekte… Alabildiğine sürmek. Sürekli sürmek ve sürekli içinde bulunmakta. Onu kapının önüne koyup evime çıktığımda, yastığa başımı her koyduğumda aşağıda kilitli duran bir Mx-5’in olduğunu bilmek güzel olan. Küçük ve hoş anların tümü işte böyle şekilleniyor. Mx-5’i günü gelip teslim ederken, onun en çok kilometre sayacını hatrı sayılı bir miktarda çalıştırdığım için kendimi özel ve mutlu hissediyorum.
Bir yanınız bu küçük oyuncağın kalbinden düzinelerce beygir gücü fışkırsın isteyecek biliyorum ama kullandıkça dingin kalmanın huzuruna ulaşacaksınız. Bu arada RF’in anlamını merak ediyor musunuz? O zaman buyrun; Retractable Fastback.
Fotoğraflar: Alp Emre GÖKSEL